2 Ocak 2017 Pazartesi

Stefan Zweıg'ın Muhteşem Kalemi

Merhaba!
Yeni bir yıla girerken hepimiz yeni kararlar almışızdır. Benim de aldığım kararlar arasında kitaplarıma daha çok zaman ayırmak oldu. Bundan böyle her ay üç kitap okuyup okuduğum kitapları da blogumda yorumlayacağım.
Öncelikle bana göre kötü kitap yoktur. Her kitaptan muhakkak öğrenecek bir şeyimiz vardır. O kötü dediğimiz kitaplar bile aslında bir kitabın nasıl olması ya da nasıl olmaması gerektiği hakkında bize bilgiler verir.Benim de hoşlanmadığım sıkıldığım kitaplar olmuştur.Bazen üslubu,bazen içeriği,bazen de olay örgüsü hoşuma gitmemiştir.Ama kötü kitap değildir!
Yarıda bıraktığım birkaç kitabım da olmuştur ama sıkıldığım için değil araya iki gün zaman girdiğinde konudan uzaklaştığım için.Bu kesinlikle kötü bir şey,farkındayım.Sizin de bu şekilde yarıda bıraktığınız kitaplar oluyor mu?
O konudan uzaklaşıp devam etmediğim kitaplarıma da sil baştan başlayacağım.

Şimdi gelelim bu zamana kadar neden hiç okumamışım diye düşündüğüm Avusturyalı yazar Stefan ZWEIG'ın iki eserine...

''BİR KADININ YİRMİ DÖRT SAATİ''
Tam da Maksim Gorki'nin dediği gibi ''Böylesine derin bir kitap daha okumadım.''
Hikaye bir grup tatilcinin kaldığı otelde başlıyor.Otelde bir erkekle bir kadının kaybolmasıyla hararetli bir tartışma ve sorular başlar.Genç adamla kaçan Madame Henriette kendi halinde yaşayan,çocuklu asil bir kadındır.Nasıl olur da yirmi dört saatte tanıdığı bir adamla kaçar?Geride çocuklarını,hayatını nasıl bırakır?Kocasına nasıl ihanet eder?Madame Henriette hakkında ağır eleştiriler,yargılama devam ederken onu sadece tek bir kişi savunur o da anlatıcıdır.Onun bu tavrını sadece tek bir kişi beğenir ve şaşırır o da Mrs. C.
Mrs. C. de kendi hayatında derinlemesine iz bırakan o yirmmi dört saati anlatıcıyla konuşmak ister.Mrs. C. hayatı boyunca aklında,ruhunda,tüm benliğinde  taşıdığı o yirmi dört saatlik zaman dilimini anlatıcı ile paylaşır.
90 sayfalık kitap size öylesine bir kitap izlenimi vermesin.Aksine bu kadar kısa bir kitap nasıl bu kadar yoğun duygular yaşatır,diyeceğiniz bir kitap.
Bana hissettirdiği tıpkı Sabahattin Ali'nin Kürk Mantolu Madonna'sı gibi derin bir kitap olmasıydı...

''KORKU''
Yine yoğun bir eserle karşı karşıya olduğunuzu belirtmek isterim. Nasıl olurda kısacık bir eserle bu kadar yoğun duygular hissettirebilir,diye düşünmeden edemiyorum.
Hikayemiz,sekiz yıllık mutlu bir evlilik ve burjuva yaşamın getirdiği rahatlık ,Irene'i nedenini anlayamadığı bir şekilde yasak bir ilişkiye sürüklemiştir.Bu ilişkiyi öğrenen bir şantajcının kendisiyle uğraşmasıyla hayatında hiç yaşamadığı bir korkunun pençesine düşer.Yaşadığı bu büyük korkuyla tüm değerlerini ve hayatını gözden geçirir.
Kitabı en iyi anlatan cümle bana göre ''Utanç da korkunun bir çeşididir ama daha iyi haliyle.''

Stefan Zweıg'ın okuduğum bu iki kitabı hakkında söyleyebileceğim her şeyiyle akıcı,yalın,sıkılmadan okuyabileceğiniz kitaplar olması.Bundan sonra her kitap alışverişimde bir Stefan Zweıg eseri muhakkak olacaktır...
Sizin tavziye edeceğiniz Stefan Zweıg eseri hangisi?

Burcu Güven
Burcu Güven

Burcu Burcu Rengarenk Cıvıl Cıvıl Bir Hayatın Penceresinden Güzellikler...

6 yorum:

  1. Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu'nu da öneririm, aslında sanırım hepsi birbirinden güzel :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim. İlk kitap alışverişimde alacağım :)

      Sil
  2. Zweig çok sevdigim yazarlardandir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu zamana kadar okumadığıma pişman olduğum bir yazar.Gerçekten muhteşem bir kaleme sahip.

      Sil
  3. Yazarın satranç kitabı da kısa ama etkileyiciydi. Birde yazarın eşiyle beraber intihar öyküsü var ki eserlerini daha çok merak etmenizi sağlıyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet o eserini de aldım. Kısmetse yakın zamanda okuyacağım 😊Teşekkür ederim.

      Sil